Çekingen Değil, İçe Dönük.


Her ebeveyn, büyüdüğünde kendi ayakları üzerinde durabilecek, iletişim becerileri kuvvetli, özgüven sahibi ve en önemlisi mutlu bireyler yetiştirmek ister. Sosyalliğin, girişkenliğin ve liderlik becerilerinin başarının anahtarı olarak görüldüğü günümüzde ebeveynlerin sıkça kaygılandığı bir konu var: Acaba çocuğum çok mu içine kapanık? Dışarıdaki dünyayla baş edemiyor mu? Neden bu kadar az konuşuyor? Neden yalnız oynamayı tercih ediyor? Yoksa yaşıtlarıyla iletişim kuramıyor mu?

Aslında aynı durum yetişkinler için de geçerli. Pek çok insan kalabalık ortamları sevmeyen, az arkadaşı olan, az konuşan kişileri “tuhaf” bulmaya eğilimli. Sosyalleşmeyi seven, yeni tanıştığı insanlarla kolayca iletişim kuran, herhangi bir konuda fikrini beyan etmekten çekinmeyen insanlar daha doğal olarak daha çok dikkat çekiyor ve toplum tarafından takdir görüyor.

Oysa bu, böyle davranmayan insanların yeteneksiz ya da asosyal oldukları anlamına gelmiyor. Hepimiz içe dönük ve dışa dönük kişilik yapıları arasında uzanan yelpazenin bir noktasında konumlanırız. Sosyal ortamlar kimimiz için enerji depolama alanıyken, kimimiz için enerji harcamak anlamına gelir. Tek başına vakit geçirmek kimimiz için sıkıcı ve bunaltıcıyken, kimimiz için eşsiz bir üretkenlik fırsatıdır.

Çocuklar için de mesele farklı değildir. Bazı çocuklar yaşıtlarıyla kolayca kaynaşır, yeni ortamlara rahatça adapte olurken, bazıları için yeni arkadaşlıklar kurmak zaman ve güven ister. Böyle çocukların zaten genelde az ve öz arkadaşları vardır.

Neden bazı çocuklar dışa dönükken, bazıları içe dönük?

Bu durum genelde basit bir nörobiyolojik farklılıktan kaynaklanır. Dışa dönük çocukların (ya da yetişkinlerin) sinir sistemi etraftaki uyaranlara daha az tepki verirken içe dönüklerin sinir sistemi ise dışarıda olup bitene daha çok tepki verir. Bu nedenle bol uyaranlı kalabalık ve gürültülü ortamlar içe dönükler için çok yorucu olabilir.

İçe dönük Çocukların Özellikleri

İçe dönük olmak sanıldığı gibi çocuk açısından bir dezavantaj değildir. İçe dönük çocuklarda sıkça görülen pek çok özellik onlara mutlu ve başarılı bir birey olmanın yolunu açar.

  • İçe dönük çocuklar oyun oynarken de, ödev yaparken de tedbiri elden bırakmaz, gereksiz riskler almazlar. Düşüncelerini dile getirmeden önce ince eleyip sık dokurlar.
  • Başkalarının düşünceleriyle çok az ilgilenirler. Bağımsız bir yapıları vardır.
  • Yaygın kanının aksine konuşmayı severler. Ama sadece sevdikleri konularda. İlgi alanlarına girmeyen konularda yüzeysel de olsa konuşma ihtiyacı hissetmezler.
  • Herkesle arkadaşlık etmeyebilirler ama arkadaşlarıyla kurdukları ilişki dışa dönük çocuklarınkine kıyasla daha derindir.
  • İyi bir gözlemci ve dinleyicidirler. Empati yetenekleri de buna bağlı olarak gelişir. Karşısındakinin duygularını anlamak konusunda genelde dışa dönük yaşıtlarından daha iyilerdir.

İçe dönük çocuğa nasıl yaklaşmalı?

Her ne kadar yukarıdaki davranış özellikleri onları güçlü ve özel kılsa da dışa dönüklüğün “normal” ve “olması gereken” olarak algılandığı bir ortamda içe dönük çocuklar kendilerini kolayca yetersiz ve dışlanmış hissedebilirler. Bu algının önüne geçmek için ebeveynlere ve öğretmenlere önemli bir iş düşmektedir.

Her şeyden önce yetişkinler içe dönük karakterli çocuğu utangaç ya da pasif olarak etiketlemekten kaçınmalıdır. Uzun süre bu etikete maruz kalan çocuğun zamanla bunu içselleştirmesi ve kendisinde bir sorun olduğunu düşünmesi kaçınılmazdır. Bir çocuk elbette utangaç olabilir, ancak utangaçlık bir kişilik özelliği değil; daha çok yargılanma korkusudur. Utangaçlığını yenen çocuk kendi kişilik yapısına uygun davranışlar sergilemeye başlayacaktır.

İçe dönük çocuklara yönelik yapılan bir diğer hata onları istemedikleri ortamlarda bulunmaya ve dışa dönük davranmaya zorlamaktır. Yıl sonu gösterisinde başrolü almak istemeyen çocuğu buna zorlamak telafisi güç özgüven hasarlarına neden olabilir. Aynı şekilde, zoraki arkadaşlıklar kurdurmak başkalarıyla iletişim kurmaktan hepten kaçınmasına yol açabilir.

İçe dönük çocukların dışa dönük dünyada kendilerinden ödün vermeden var olmalarını sağlamanın en önemli adımlarından biri de okullardan geçiyor. Başarının kim daha çok parmak kaldırdı, kim daha çok tahtaya kalktı gibi kriterlerle ölçüldüğü bir eğitim modelinde içe dönük çocukların öğretmenler tarafından tembel ve derslere ilgisiz olarak yorumlandığına sık rastlıyoruz. Oysa aktif katılım yerine derse olan ilgiye odaklanıldığında içe dönük çocuklarla dışa dönük çocukların akademik başarı açısından farklı olmadığını görmek mümkün.

İçe dönük çocuklar duygularını yansıtma konusunda daha ketum olabilir. Ancak bu, onların da kendi içinde öfke ve üzüntü gibi duyguları hissetmedikleri anlamına gelmiyor elbette. Ebeveynlerin bu konuda çocuğu gözlemlemesi, gerekirse oyunlar ve drama aracılığıyla çocuğun duygularını dışa vurmasına yardımcı olması gerekiyor.

Son olarak, her ne kadar dünya dışa dönük bireylerin lehine işliyormuş gibi görünse de bir insanın mutlu ve başarılı olması onun kendi kişilik yapısına uygun yaşayabiliyor olmasına paraleldir. İçe dönüklük kişiyi mutsuzluğa götürmez ancak kendi kişilik yapısıyla barışık olmamak ve kendini olduğundan farklı davranmaya zorlamak götürür. Bu durum kişilik yelpazesindeki her nokta için geçerlidir.