Anksiyete ile yaşamaya mecbur değilsiniz!

Anksiyete korkuya benzeyen bir duygudur.  Sanki kötü bir haber alacakmış, bir felaket olacakmış gibi nedeni belli olmayan bir sıkıntı, bir endişe duygusu olarak deneyimlenir. Hafif bir tedirginlik ve gerginlikten panik nöbetlerine varan bir yelpazede yer alır.

Yaygın anksiyete bozuklukları, panik bozukluk, panik atak, takıntılar, performans ve sınav kaygıları, sosyal fobi ve diğer özel fobileri besleyen kaynak anksiyetedir.

Anksiyete sizi duygusal olarak kemirmesinin yanında fiziksel sıkıntıları da kamçılar :

Kan basıncının yükselmesi, kalbin daha hızlı atmaya başlaması, çarpıntı, kaslarda gerginlik, kılların dikleşmesi, göz bebeklerinde genişleme, ağız kuruması, yüzde solukluk ya da kızarma, terleme, sık sık tuvalete gitme ihtiyacı, öğürme ve bazen kusma, boğazda düğümlenme, solukn almada güçlük çekme, ellerde ayaklarda soğukluk ya da karıncalanmalar vb.

Aslında tüm bu etkiler bir tür “yanlış alarm” sebebiyle yaşanır. Bedenimiz evrimsel olarak geliştirdiği bir alrm sistemidir bu. İnsanlık olarak henüz doğayla iç içe yaşadığımız dönemlerde hayatımızı tehdit edecek canlılarla da gündelik hayatımızda karşı karşıya kalıyorduk. Diyelim karşımıza iri bir hayvan çıktı, fiziksel olarak onu alt edemeyeceğimize göre yapılacak en iyi şey hızla kaçmaktır. Ancak karşımıza çıkan hayvanı alt edebileceğimizi düşünürsek o zaman ikinci seçenek devreye girer; o da dövüşmek. Yani hayati bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımıza iki seçeneğimiz var kaçmak ya da dövüşmek. Dikkatinizi çektiyse bunların ikisi de fiziksel bir eforu ve hızla harekete geçmeyi gerektirir. o dönemlerde hayatta kalmamız ne kadar hızla bu mod değişikliğini yapabildiğimize bağlıymış. Bu nedenle beynimizde bir acil alarm düzeneği gelişmiş. Tehdit altında hissettiğimizde bizi kaçmaya ya da dövüşe hazır hale getiren bir sistem: otonom sinir sisteminin aşırı etkinliğe geçişi. Bugün artık hayatımızı tehdit eden hayvanlarla iç içe yaşamıyoruz ama kalabalık bir mekan, üstünüze gelen bir patron, kontrolünüz dışında gelişen olaylar ve tek tek saymanın mümkün olmadığı sonsuz şey bizlere tehdit altında hissettirebiliyor. Bunlarla baş etmenin en iyi yolu;  yanlışlıkla devreye giren alarm sistemini durdurmayı öğrenmek ve onu neyin tetiklediğini yani size nelerin ve neden tehdit altında hissettirdiğini keşfetmek olacaktır.

Anksiyete ile yaşamaya mecbur değilsiniz, yaşam kalitenizi artırmak için bir adım atın; psikoterapi randevunuzu alın.

Klinik Psikolog Deniz Ağar