Her evlilikte ya da romantik ilişkide zaman zaman çatışmalar
yaşanır. Çatışmalar normaldir, önemli olan bireylerin bu çatışmaları çözme
şeklidir. Fakat bazen gerçek bir çözüme ulaşmamış çatışmalar birikebilir,
taraflardan biri ya da ikisi de uzlaşmaya yanaşmayabilir; böylece işler içinden
çıkılmaz bir hal alabilir.
Böyle durumlarda psikoterapi desteği almak süreci yönetmeye
yardımcı olacaktır. Ancak bu defa da akıllara başka bir soru takılır. Bu
aşamada bireysel terapi mi; yoksa çift terapisi mi daha çok fayda sağlar?
Burada en önemli kriter ilişkide yaşanan sorunların sadece o
ilişkiye özel olup olmadığıdır. Yani, benzer problemleri kişi, hayatın diğer
alanlarında ve farklı sosyal ilişkilerinde de yaşıyorsa bu durum, ilişkinin
kendisinden önce bireye yönelik çalışılması gerektiği anlamına gelir. Bireysel
terapi süreci ilerledikçe ilişkide de iyileşme görülmesi beklenir.
Ancak, yaşanan soruna kişinin hayatının diğer alanlarında
rastlanmıyorsa, sadece romantik ilişkinin kalitesini düşürüyorsa ve her iki
taraf da çözüm arayışı içindeyse çift terapisine başvurulabilir.
Öte yandan, bazen taraflardan biri çift terapisine yanaşmayabilir
ya da seanslar ilerledikçe katılım göstermek istemeyebilir. Böyle durumlarda,
istekli olan tarafla bireysel terapi yürütülebilir. Ancak, çiftlerin birlikte
katılım göstermesi sürecin daha sağlıklı ilerlemesinde etkili olacaktır.
Çift terapisiyle ilgili daha kapsamlı yazım için buraya tıklayabilirsiniz.
Aile ve çift terapisi ilişkilerde yaşanan çatışmaların
çözümlenmesini, ilişkilerin onarılmasını ve güçlendirilmesini amaçlayan bir
terapi çalışmasıdır. Sadece evli çiftlerin değil, partnerlerin ya da evlilik
hazırlığı aşamasındaki çiftlerin de sıklıkla başvurduğu bir yöntemdir. Terapist,
çiftlerin iletişimlerini göz önüne alarak terapiyi çiftle birlikte ya da ayrı
seanslarda yürütebilir.
Çift terapisine neden
başvurulur?
Eşler arasındaki çatışmalarda uzlaşma
sağlanamaması
Aynı sorunların tekrar tekrar gündeme gelmesi
Eşler arasındaki iletişimsizlik, ifade
problemleri ve öfke kontrol eksikliği
Eşlerin kendilerini ilişkide hapsolmuş ve
sıkışmış hissetmesi
Eşlerin birbirini yeterince desteklememesi ve
kendilerini yalnız hissetmeleri
İlişkideki güven problemleri ve sadakatsizlik
sorunları
Ailelerin çiftlerin ilişkisine müdahalesi ve bu
konuda gerekli sınırların çizilmemesi
Eşlerin birbirine karşı ve çocuklarla ilgili
sorumluluklarını yerine getirmemesi
Cinsel problemler
Yukarıdaki maddelerin biri ya da birkaçı başgösterdiğinde
sorun iyice kronikleşmeden çift terapisine başvurulması atılması gereken ilk
adımdır. Çift terapisi ancak iki taraf da çözüme istekli ve bu konuda birlikte
çalışmaya gönüllü olduğunda maksimum faydayı sağlar.
Problemleri TERAPİSTİNİZ
çözmez.
Terapist bu süreçte kimin haklı kimin haksız olduğunu
belirleyecek bir hakim ya da arabulucu değil, sağlıklı bir iletişim kurulmasına
yardımcı olan bir moderatör konumundadır. Terapi süreci eşlerin iletişimini
güçlendirerek sorunlarını kendi aralarında, sağlıklı ve kalıcı bir şekilde
çözüme kavuşturmalarını hedefler. Önemli olan süreç boyunca iki tarafın da
hatalarını kabul etme, sorunları uzlaşmacı bir şekilde dile getirme, sorun
odaklı değil; çözüm odaklı yaklaşma pratiği kazanmasıdır.
Çift terapisinde
değişim tek taraflı değil; karşılıklıdır.
Çift terapisinde eşlerde sorunu kendinde değil sadece karşı
tarafta görme durumu yaygındır. Oysa, çoğu ilişkide hatalar, tavırlar ve
sorunlar karşılıklıdır. Bir tarafın olumsuz bir davranışı diğer tarafta başka
bir olumsuz davranış doğurur. Bu nedenle çift terapisine başlayan kişilerin
bunun farkında olması ve sorumluluğu sürekli karşı tarafa atmaktan vazgeçmesi
önemlidir.
Çift terapisinin
amacı ilişkiyi ya da evliliği kurtarmayı amaçlamaz.
İlişkiyi sürdürülebilir kılmak elbette öncelikli niyettir.
Ancak, bazen yaşanan sorunların altında eşlerin farklı bakış açıları,
değişmeyecek ya da değiştirmek istemedikleri kişilik özellikleri ve/veya
uzlaşmaya yanaşmadıkları konular çıkabilir. Böyle bir durumda ilişkiyi sağlıklı
bir şekilde sonlandırmak üzerine çalışılır. Terapist gerekli gördüğü durumlarda
varsa çiftin çocuklarını da sürece dahil edebilir. Terapistin çalışma yöntemine
göre çocukları kendisi görebilir yahut iş birliği içinde olduğu bir çocuk
terapistine yönlendirebilir. Çift terapisinin ayrılıkla sonuçlanması çiftin ya
da terapinin başarısız olduğu anlamına gelmez.
Eşlerden biri
terapiye yanaşmazsa süreç diğer eşle başlatılabilir.
Çift terapisinden maksimum verimin alınabilmesi için her iki
tarafın da gönüllü olarak terapi sürecine katılması idealdir. Ancak bazen
eşlerden biri gerekli bulmama, çözüm bulunacağına inanmama ve suçlanma kaygısı
gibi nedenlerle terapiye yanaşmayabilir.
Böyle durumlarda, eşlerden terapiye istekli olanı sürece
başlar ve diğer tarafın terapiye olan tutumunu değiştirme yolları konuşulur.
Bazen diğer eş seansa sadece izleyici olarak katılır ve zamanla terapide aktif
olarak rol almaya başlar. Bu yaklaşım terapistin çalışma çerçevesine göre
farklılık gösterebilir. Her iki taraf da terapi sürecine istekli ve hazır
olduğunda farklı bir terapistle birlikte yeni bir başlangıç yapılabilir. Sürece
birlikte mi yoksa yeni bir terapistle mi devam edileceğine çift ve terapist
birlikte karar verirler.