Bireysel Terapi mi? Çift Terapisi mi?

Her evlilikte ya da romantik ilişkide zaman zaman çatışmalar yaşanır. Çatışmalar normaldir, önemli olan bireylerin bu çatışmaları çözme şeklidir. Fakat bazen gerçek bir çözüme ulaşmamış çatışmalar birikebilir, taraflardan biri ya da ikisi de uzlaşmaya yanaşmayabilir; böylece işler içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

Böyle durumlarda psikoterapi desteği almak süreci yönetmeye yardımcı olacaktır. Ancak bu defa da akıllara başka bir soru takılır. Bu aşamada bireysel terapi mi; yoksa çift terapisi mi daha çok fayda sağlar?

Burada en önemli kriter ilişkide yaşanan sorunların sadece o ilişkiye özel olup olmadığıdır. Yani, benzer problemleri kişi, hayatın diğer alanlarında ve farklı sosyal ilişkilerinde de yaşıyorsa bu durum, ilişkinin kendisinden önce bireye yönelik çalışılması gerektiği anlamına gelir. Bireysel terapi süreci ilerledikçe ilişkide de iyileşme görülmesi beklenir.

Ancak, yaşanan soruna kişinin hayatının diğer alanlarında rastlanmıyorsa, sadece romantik ilişkinin kalitesini düşürüyorsa ve her iki taraf da çözüm arayışı içindeyse çift terapisine başvurulabilir.

Öte yandan, bazen taraflardan biri çift terapisine yanaşmayabilir ya da seanslar ilerledikçe katılım göstermek istemeyebilir. Böyle durumlarda, istekli olan tarafla bireysel terapi yürütülebilir. Ancak, çiftlerin birlikte katılım göstermesi sürecin daha sağlıklı ilerlemesinde etkili olacaktır.

Çift terapisiyle ilgili daha kapsamlı yazım için buraya tıklayabilirsiniz.

Çift Terapisi Nedir?


Aile ve çift terapisi ilişkilerde yaşanan çatışmaların çözümlenmesini, ilişkilerin onarılmasını ve güçlendirilmesini amaçlayan bir terapi çalışmasıdır. Sadece evli çiftlerin değil, partnerlerin ya da evlilik hazırlığı aşamasındaki çiftlerin de sıklıkla başvurduğu bir yöntemdir. Terapist, çiftlerin iletişimlerini göz önüne alarak terapiyi çiftle birlikte ya da ayrı seanslarda yürütebilir.

Çift terapisine neden başvurulur?

  • Eşler arasındaki çatışmalarda uzlaşma sağlanamaması
  • Aynı sorunların tekrar tekrar gündeme gelmesi
  • Eşler arasındaki iletişimsizlik, ifade problemleri ve öfke kontrol eksikliği
  • Eşlerin kendilerini ilişkide hapsolmuş ve sıkışmış hissetmesi
  • Eşlerin birbirini yeterince desteklememesi ve kendilerini yalnız hissetmeleri
  • İlişkideki güven problemleri ve sadakatsizlik sorunları
  • Ailelerin çiftlerin ilişkisine müdahalesi ve bu konuda gerekli sınırların çizilmemesi
  • Eşlerin birbirine karşı ve çocuklarla ilgili sorumluluklarını yerine getirmemesi
  • Cinsel problemler

Yukarıdaki maddelerin biri ya da birkaçı başgösterdiğinde sorun iyice kronikleşmeden çift terapisine başvurulması atılması gereken ilk adımdır. Çift terapisi ancak iki taraf da çözüme istekli ve bu konuda birlikte çalışmaya gönüllü olduğunda maksimum faydayı sağlar.

Problemleri TERAPİSTİNİZ çözmez.

Terapist bu süreçte kimin haklı kimin haksız olduğunu belirleyecek bir hakim ya da arabulucu değil, sağlıklı bir iletişim kurulmasına yardımcı olan bir moderatör konumundadır. Terapi süreci eşlerin iletişimini güçlendirerek sorunlarını kendi aralarında, sağlıklı ve kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturmalarını hedefler. Önemli olan süreç boyunca iki tarafın da hatalarını kabul etme, sorunları uzlaşmacı bir şekilde dile getirme, sorun odaklı değil; çözüm odaklı yaklaşma pratiği kazanmasıdır.

Çift terapisinde değişim tek taraflı değil; karşılıklıdır.

Çift terapisinde eşlerde sorunu kendinde değil sadece karşı tarafta görme durumu yaygındır. Oysa, çoğu ilişkide hatalar, tavırlar ve sorunlar karşılıklıdır. Bir tarafın olumsuz bir davranışı diğer tarafta başka bir olumsuz davranış doğurur. Bu nedenle çift terapisine başlayan kişilerin bunun farkında olması ve sorumluluğu sürekli karşı tarafa atmaktan vazgeçmesi önemlidir.

Çift terapisinin amacı ilişkiyi ya da evliliği kurtarmayı amaçlamaz.

İlişkiyi sürdürülebilir kılmak elbette öncelikli niyettir. Ancak, bazen yaşanan sorunların altında eşlerin farklı bakış açıları, değişmeyecek ya da değiştirmek istemedikleri kişilik özellikleri ve/veya uzlaşmaya yanaşmadıkları konular çıkabilir. Böyle bir durumda ilişkiyi sağlıklı bir şekilde sonlandırmak üzerine çalışılır. Terapist gerekli gördüğü durumlarda varsa çiftin çocuklarını da sürece dahil edebilir. Terapistin çalışma yöntemine göre çocukları kendisi görebilir yahut iş birliği içinde olduğu bir çocuk terapistine yönlendirebilir. Çift terapisinin ayrılıkla sonuçlanması çiftin ya da terapinin başarısız olduğu anlamına gelmez.

Eşlerden biri terapiye yanaşmazsa süreç diğer eşle başlatılabilir.

Çift terapisinden maksimum verimin alınabilmesi için her iki tarafın da gönüllü olarak terapi sürecine katılması idealdir. Ancak bazen eşlerden biri gerekli bulmama, çözüm bulunacağına inanmama ve suçlanma kaygısı gibi nedenlerle terapiye yanaşmayabilir.

Böyle durumlarda, eşlerden terapiye istekli olanı sürece başlar ve diğer tarafın terapiye olan tutumunu değiştirme yolları konuşulur. Bazen diğer eş seansa sadece izleyici olarak katılır ve zamanla terapide aktif olarak rol almaya başlar. Bu yaklaşım terapistin çalışma çerçevesine göre farklılık gösterebilir. Her iki taraf da terapi sürecine istekli ve hazır olduğunda farklı bir terapistle birlikte yeni bir başlangıç yapılabilir. Sürece birlikte mi yoksa yeni bir terapistle mi devam edileceğine çift ve terapist birlikte karar verirler.